YENİ JENERASYON (DÜŞÜK DOZ) DOĞUM KONTROL HAPLARI
1960 yılında ilk kullanıma sunulduklarında oldukça yüksek dozda hormon içeren haplar zaman geçtikçe değişime uğramışlar, ilk kullanılan östrojen hormonu dozu olan 50 mikrogram daha sonra 35 ve hatta 30 mikrograma kadar düşürülmüştür.
Östrojen hormonu dozundaki azalmanın gebelikten koruyucu etkiyi azaltmadığının gözlenmesi üzerine araştırmalar hapların içindeki dozun daha da azaltılıp azaltılamayacağı üzerine yoğunlaştırılmıştır.
Günümüzde en yeni jenerasyon doğum kontrol haplarının içinde artık 20 mikrogram östrojen hormonu bulunmakta ve bu dozu içeren hapların koruyuculukları daha yüksek doz içerenlerle eşit bulunmaktadır.
Ülkemizde şu anda hem 35, hem 30 hem de 20 mikrogram östrojen hormonu içeren ilaçların tümü bulunmaktadır.
Doktordan doktora değişmekle beraber doğum kontrol amacıyla reçete edilen bu ilaçlarda çoğu doktor en düşük doz içeren ilaçları reçete etmektedir. Bazı durumlarda önceden daha yüksek doz ilaçla korunan kadınlara da daha düşük dozlu haplara geçiş imkanı sunulabilmektedir.
En düşük dozu içeren hapların daha yüksek doz içerenlere göre çok sayıda avantajı vardır:
Düşük dozlu ilaçların en önemli avantajı östrojen hormonu dozuyla direkt bağlantılı olan ve bazen ciddi sonuçları olabilen damarsal sorunların bu ilaçlarda çok daha düşük oranda ortaya çıkmasıdır.
Diğer avantajlar arasında en önemlileri bulantı, baş ağrısı, kilo alma, ruh hali değişiklikleri gibi yan etkilerin daha düşük oranda gözlenmesidir.
Düşük doz hapların yüksek dozlulara göre tek dezavantajı bu ilaçların daha yüksek oranda lekelenme tarzında kanamalara yol açabilmeleridir. Bu yan etki genellikle 4 kutuluk kullanımdan sonra ortadan kalktığından büyük bir dezavantaj olarak görülmeyebilir.
Doğum kontrol haplarının muhtemel olumsuz etkileri konusunda halk arasında söylenenlerin çoğu yüksek doz östrojen içeren haplar zamanında üretilmiş hurafelerdir.
NASIL ETKİ EDERLER?
Doğum kontrol hapları içerdikleri yüksek doz östrojen ve progesteron hormonu türevlerinin etkileriyle yumurtlama sürecini geçici olarak durduran ve bu şekilde gebeliği önleyen ilaçlardır.
Doğum kontrol hapları beyinde hipofiz ve hipotalamus bölgesinden salgılanan ve yumurtalıkları uyaran hormon salgısını engelleyerek etki ederler. Adet döngüsünü sağlayan mekanizma beynin bu bölgelerinden salgılanan hormonların yumurtalıklara etki etmesi sonucu folikül gelişimini ve yumurtlama olgusunun ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Bu döngüde yumurtalıklardan salgılanan östrojen hormonu ve yumurtlama sonrasında devreye giren progesteron hormonu beyinden daha fazla hormon salgısını engeller. Adet kanaması olduktan sonra yumurtalıklardan hormon salgısı azaldığından beyinden hormon salgısı yeniden başlar ve adet döngüsü yeniden devreye girer.
Doğum kontrol haplarının içerdiği hormonlar östrojen ve progesteron hormonlarının laboratuvar koşullarında üretilmiş türevleridir. Bu maddeler aynen orijinalleri gibi beyinden hormon salgısını azaltma özelliğine sahiptirler. Böylece beyin bu hormonları sanki yumurtalıklardan salgılanıyormuş gibi algılar ve kendi hormonlarının salgısını durdurur. Yumurtlama işlevi devre dışı kaldığından gebe kalma da söz konusu olmaz.
Doğum kontrol hapları kullanan kadınlarda yukarıdaki mekanizma yumurtlama olgusunu ortadan kaldırmada her zaman başarılı olamayabilir. Yumurtlama ortaya çıksa dahi doğum kontrol haplarının içeriğinde bulunan ve vücuda ilaç alımıyla yumurtalıklardan salgılanan miktardan nispeten daha fazla giren progesteron türevi madde rahim iç tabakasını embriyonun yerleşmesine elverişsiz hale getirir. Aynı madde rahim ağzı salgısını spermlerin geçişine elverişsiz hale getirerek gebeliği engeller.
Sonuç olarak doğum kontrol hapları çok çeşitli mekanizmalarla gebeliğin başlamasını ve gelişmesini oldukça etkili bir şekilde engellerler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder